Nesebi Gayri Sahih; “Yasal olmayan bir birleşme sonucu doğan çocuk ” demektir. Halk dilinde ise “babası belli olmayan çocuk”, Kasımpaşalı ağzında “Piç” denir.
Bu yazının konusu, nesebi gayri sahih olan kişilerle ilgili değildir.
Bizim ilgilendiğimiz konu, gerçek sahibin adını gizlediği “Evet bu kuruluş benimdir. Bu kuruluşu vergilendirilmiş ticari faaliyetlerim sonucu kazandığım para ile şu kadar TL’ye aldım” diyemeyen kişi ve kuruluşlardır.
Hele bu kuruluşlar, kamuoyunu yanıltabilecek nitelikteki gazete-televizyon-dergi-radyo gibi iletişim araçlarına sahiplerse sahibinin adının saklanması,
o ülkenin birinci derecedeki güvenlik sorunu olmalıdır.
Beraberce düşünelim;
Suriye diktatörü Esad, Suriye İstihbarat elemanlarından 3-5 adamına, Sabah Gazetesini, Sabah Televizyonunu, radyoları, dergileri satın aldırsa neler olur, tahmin edebilir misiniz? Hele AKP’nin her önüne gelene vatandaşlık verdiği durumda?
Veya İŞID terör örgütü aynı yolu izleyip, Habertürk Medya Grubunu satın alsa!
Ya da PKK Narko-Terör örgütü, Sabah’ı birilerinin aldığı gibi Doğan Medya Grubuna el koysa!
Devlet için öncelikli konu, para değil, milletinin güvenliği olmalıdır.
Finans kuruluşları da aynı öneme sahiptir. Dünya üzerinde “Çok para veriyor” diye, bankalarını uluslararası bir suç örgütüne veya “Kiliseler Birliği” gibi sizi yıkmaya yemin etmiş bir örgüte satacak kadar SALAK yöneticilere sahip bir devlet olabilir mi?
Eğer TC Devleti, gerçek yöneticilerin elinde olmaz da, demokratik rejim düşmanı siyasetçilerin eline geçerse, devletin MİT-Genelkurmay-Emniyet-Maliye bürokratları da bu ihanete çanak tutarlarsa, devletin batışı kaçınılmaz olur.
Yalnız bu bürokratların unutmamaları gereken şey, ihanette zamanaşımı olmadığıdır! Bir gün mutlaka bu bürokratlar hesaba çekilecektir…
Düşünmeye beraberce devam edelim;
Bir TC Vatandaşı veya bu ülkenin herhangi bir şirketi, sahip olduğu bir ekonomik varlığa adını vermekten, o varlığın kendisinin olduğunu açıklamaktan niçin çekinir?
Bunun tek yanıtı; O kişinin-ailenin veya şirketin o malı sahiplenmesinde yolsuzluk, kanunsuzluk, haram ve kara para olmasıdır.
Gizleyecek bir işi olmayan kişi niçin saklansın ki?
Peki, Sabah Medya Grubu kimin?
Binali Yıldırım, Devletle iş yapan müteahhitlere baskı kurup, onlardan 630 MİLYON DOLAR toplamadı mı? Tabii ki topladı. 100 MİLYON DOLAR avanta veren bir müteahhit, “Dün gece hiç uyuyamadım, çocuklarımın yüzüne nasıl bakacağım” diye konuşmuştu!
Bu haram parayla Sabah Medya grubunu Başbakan Binali kendisine mi aldı?
Erdoğan ailesi mensuplarının o grubun yönetim kadrolarında ne işleri var?
2008-2016 yılı 22 Şubat tarihleri arasındaki Ticaret Sicil Gazetelerini araştırdım. Gerek Çalık grubunun gerekse Zirve Holding kayıtlarının tamamında Erdoğan’ın damadı veya kardeşinin isimleri var. Buradan çıkarılacak sonuç şudur;
Demek ki Sabah Grubunun gerçek sahibi Erdoğan Ailesidir…
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı-Başbakanı-Bakanı-avantacı müteahhitleri bir araya gelmişler ve oluşturdukları “Haram Havuzuyla” Erdoğan Ailesini, Medya patronu yapmışlar.
Devletten maaş alan ve öncelikli görevleri Türk Milletinin menfaatlerini korumak olan üst düzey bürokratları da susmakla, bu ortaklığın içine balıklama atlamışlardır…
Bir de bu kanunsuz yöntemlerle çökülen, hak sahiplerinin elinden kayyım kurumunu kullanıp alınan medya gruplarında köşe yazısı yazanlar
yok mu, ben işte bunlara çok acıyorum.
Bu gazeteci müsveddelerinin, bizler gibi vatanseverlere çamur atmaları neye benziyor biliyor musunuz?
Bedenlerini gönüllü olarak para karşılığı satıp başkalarına namus taslayanlara, fikir orospuluğunu meslek edinmişlerin bizlere sapık fikirler dayatmalarına, hırsızlığı babadan oğula sürdürenlerin bize dürüstlük taslamalarına benziyor…
İşte gerçek nesebi gayri sahih diye bunlara denir. Çünkü bu yalaka takımının
anaları avro, babaları da dolardır.
Siz daha fazla para verirseniz, sizin köpeğiniz olurlar…
Not; Bugün sizlere üç Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımı takdim ediyorum!
Sayın Sedat Şenermen; DOĞRU Parti Genel Başkan Yardımcısı.
İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü Mezunu. 1970 yılından beri ÜÇ DALDA çalışma-araştırma yapıyor. Bunlar; Kur’an Araştırmaları /Atatürk ve Kur’an/Akıl ve Beyin-Birey ve Toplum olarak aklı İşletmek. Dinler ve Dünya Egemenliği gibi çok sayıda eseri ve yüzlerce konferansı vardır.
Sayın Av. Muammer Aydın, DOĞRU Parti Genel Başkan Yardımcısı;
Çok sayıda kuruluşta üye, Başkan, Mütevelli Heyet Başkanlığı yapmıştır.
2008-2010 yılları arasında İstanbul BARO Başkanlığı yapmıştır.
30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde DSP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olmuştur. AYDIN Avukatlık & Hukuki Danışmanlık Bürosu Sahibidir.
Sayın Dr. Nesrin Günel DOĞRU Parti Genel Başkan Yardımcısı;
Alanyalıdır. Diş Hekimidir. Çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşunda Başkanlık yapmaktadır. Özellikle Türk Dünyası, Yörük ve Türkmenler üzerine çalışmaları vardır. Sağlık İşlerinden Sorumludur…
Sağlık ve başarı dileklerimle
24 Ağustos 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
SEKİZ YILDIR BULAMADIK?
15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminin üzerinden koskoca 8 yıl geçti!
15 Temmuz 2016’da Türkiye Cumhuriyeti Devletini kimler yönetiyordu?
Cumhurbaşkanı; Recep Tayyip Erdoğan Başbakan; Binali Yıldırım
Milli Savunma Bakanı; Fikri Işık İçişleri Bakanı; Efkan Ala
Adalet Bakanı; Bekir Bozdağ Genelkurmay Başkanı; Hulusi Akar
Emniyet Genel Müdürü; M. Celalettin Lekesiz MİT Başkanı; Hakan Fidan (Oslo’da PKK ile görüşmelerde “Sizlerle savaşan Türk Ordusunun Komutanları şimdi zindanda” diyen Yerli ve Milli kahraman)
Türk Devletinin özellikle iç güvenlikten sorumlu görevlileri bu kişiler idi.
Bugün baktığımızda, Erdoğan-Akar-Fidan hariç hepsinin görevlerinden uzaklaştırıldığını görüyoruz.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığından Başkanlığa- Akar, Genelkurmay Başkanlığından Milli Savunma Bakanlığına, oradan Milletvekilliği ve M.S Komisyonu Başkanlığına- Hakan Fidan ise MİT Müsteşarlığından MİT Başkanlığına, oradan da Dışişleri Bakanlığına terfi ettiler. Üç devlet görevlisi de terfi etti…
Terfi ettiklerine ve makamları yüceldiğine göre demek ki, 15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe girişimi sırasında 251 vatandaşımızın Şehit olmasında ve 2196 vatandaşımızın Gazi olmasında bu kişilerin hiç suçu, kabahati, günahı yokmuş!
Yalnız, bizim 8 yıldır yanıt aradığımız, bir türlü bulamadığımız sorularımız var.
Arıyoruz arıyoruz bulamıyoruz! Halının altına, dolapların arkasına, parkelerin dibine, tavan aralarına baktık bulamadık. Bu üç kişi mutlaka biliyordur;
-Köprüdeki silahlardan çıkan mermilerin balistik kontrollerini bulamadık. Mermilerin askerin mi, polisin mi, SADAT militanlarının mı, mafya elemanlarının mı, yoksa Suriyeli katillerin mi silahlarından çıktığını anlayamadık! Uzun namlulu
106 bin silahın nerede olduğunu bulamadık!
Şehitler, mermiye kafa atmadıklarına göre, vatan evlatlarına kimler ateş etti?
-Alışveriş merkezlerine bile girerken insanların üzerleri aranır.
FETÖ mensubu askerler ordumuza nasıl girdi? Nasıl rütbeleri yükseldi?
Necdet Özel tarafından mı, yoksa Hulusi Akar tarafından mı General yapıldılar? Öyle ya orası dingonun ahırı mı ki tüm FETÖ’cular elini kolunu sallayıp ta Paşalığa kadar terfi etsinler?
-Cumhurbaşkanlığı Yaverliğine, Genelkurmay Başkanı Yaverliğine, MİT Başkanının Özel Kalem Müdürlüğüne kadar, bu kişiler nasıl gelebildi?
Kimse görmedi mi?
-Bu FETÖ, “Aman Hocam, Canım Hocam, sana yanığız dön gel bize, bitsin bu hasret” diye TBMM kürsülerinden yalvaran Bakanlarımızın FETÖ ’su ile aynı FETÖ mu?
-Yüz binlerce insan, haklarında verilmiş bir yargı kararı olmadan hapislere atıldı, işinden ekmeğinden mesleğinden oldu. Peki, bu terör örgütünün Siyasi Ayağı yok mu? Kim bu ayak? Yoksa Ayak yok mu? Bu Silahlı örgüt tekerlekli sandalyede mi oturur?
Bu örgütün siyasi ayakları nerede? Örneğin bu konuda yukarıdaki üç kişinin dışında, Gül, Babacan, Davutoğlu, Ergin, Çelik, Arınç, Parselci Gökçek niçin siyasi ayakların kim olduğunu söylemiyor?
-Yüksek Yargıya, bu kadar çok FETÖ’cuyu kimler soktu? Kimler bu konu için yapılan referandumda, mezardakiler bile oy kullansın diyen FETÖ elebaşına “Okyanus ötesine selam olsun” diye dualar etti?
-15 Temmuz darbe girişiminde bulunan “Yurtta Sulh Konseyi” üyelerinin adları ne? Adil Öksüz ne iş? Gerçekten Öksüz mü yoksa Yetim mi?
-FETÖ’cülerin el konulan malları ne oldu? Paralarımız kurtarıldı mı?
Devletimin güzide yöneticileri;
Lütfen bu sorulara yanıt verin. Meraktan kurdeşen olduk! Sizler olmasa da, Barzani’ ye saz çalan, Yavuz Bingöl ile TRT’de düet yapan, TRT Genel Müdürü yapacakken yanlışlıkla MİT Başkanı yaptığınız Kalın İbrahim’e yazıp verin, o bize okusun. Hadi muhterem yöneticiler, yazın verin, biz de bilelim.
Not; Bugün sizlere dört Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımı takdim ediyorum;
Sayın Prof.Dr Hasan Basri Şentürk, DOĞRU Parti Genel Sekreteri.
Afyonkarahisar-Dazkırı-Yüreğil köyünde doğdu. Karadeniz Teknik Üniversitesinde sekiz yıl aralıksız Rektör Yardımcılığı yaptı. Çok sayıda Doktora ve Yüksek Lisans öğrencisi yetiştirdi. Kimya ve Çevre üzerine, yurt içi-yurt dışı makaleleri mevcuttur.
Sayın Oktay Erdağı, DOĞRU Parti Yatırım-Altyapı-Ulaştırma Gen. Bşk. Yardımcısı.
BD George Washington Ün. FAA Akademisi, Avrupa Sivil Havacılık Güvenlik Ens.
(ECAC) ve ICAO’dan havacılık emniyeti ve güvenliği eğitimi aldı. Milli Güvenlik Akademisi 47. Dönem mezunudur. Sivil Havacılık Genel Md, Yardımcılığı yaptı.
(AHKAM) ve (HAVADA ORAJ) adlı iki kitabı vardır.
Sayın Cezmi Orkun, DOĞRU Parti Gen. Bşk Yard. (cezmiorkun)
Elazığ-Maden doğumludur. DHMİ Elektronik Daire Başkanlığı, Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğü yaptı. DHMİ Bilgisayar sistemlerinin temeli olan ORKUN, DHMİ Elk. Dai. Bşk olarak Hava Radar kapatma projesinin hayata geçirilmesi için çalıştı.
Sayın Zübeyde Yıldırım. DOĞRU Parti Genel Başkan Yardımcısı.
Anadolu Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi (zubeydeyildirim50)
Sivil Toplum Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.
Sağlık ve başarı dileklerimle
25 Ağustos 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı