Türk yakın tarihinde, icraatları birbirine bu kadar benzeyen ve ülkelerine hemen-hemen aynı ölçüde zarar veren iki siyasetçi vardır;
Turgut Özal ile Tayyip Erdoğan!
Sadece boyları farklıdır ama huyları iş tutuşları bire bir aynıdır.
Özal’ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde yaşadıklarımızı, Erdoğan’ın döneminde tekrar yaşıyoruz. İkisi de Türk Devletinin, Türk Milletinin öz değerlerine sahip olmadıkları için Türkiye’ye büyük bir bedel yüklemişlerdir.
Özal eğitimli idi. İş dünyasını ve devlet çarkını iyi bilirdi. Bu yüzden açıktan “Eşbaşkan” olmadı! Özal örtülü, saklı, gizli Eşbaşkanlık yaptı!
Erdoğan ise eğitimsiz ve deneyimsiz olduğu için “Açık Eşbaşkan” oldu ve bu görevi ile iftihar ettiğini defalarca söyledi!
Özal’da Erdoğan’da “Muhafazakâr” olduklarını söylediler!
Ne çeşit bir muhafazakâr olduklarını (!) bilemiyorum ama, Özal Nakşibendi tarikatına mensuptu, Kürt olmakla övünürdü! Ben Türküm demedi, diyemedi!
Erdoğan’ın gerek soyu gerekse inanışı hakkında o kadar çeşitli yazılar okudum ki, kafam karmakarışık! Kitaplar, geçmişinin Pakrodini Ermenilerine kadar gittiğini yazdılar, Erdoğan hep sustu! “Ben Gürcü’yüm” dedi, “Babama sordum, biz neyiz diye, Müslüman’ım de geç, dedi” ama Erdoğan bir defa olsun Türk’üm demedi, diyemedi…
İkisi de gerekli ekonomik koruma kurumlarını oluşturmadan, insanları aydınlatmadan, Türk Milletini uluslararası tefecilerin kucağına attılar. Yarattıkları borca dayalı sahte bolluk ile insanları “kalkınıyoruz-çağ atlıyoruz-uçuyoruz-dünyaya açılıyoruz” diye kandırdılar, insanlarımızı boğazlarına kadar borçlandırdılar.
İkisi de iktidarda olmalarına rağmen, Türk Devletini yönetmek yerine ele geçirmeye çalıştılar!
Ehliyetsiz, yetersiz kişileri sırf kendilerine hizmet etsin diye tarikat ve cemaat artıklarından seçip devlete doldurdular. Bizdeki ortaokul-lise düzeyinde eğitim verebilen ve hiçbir ülkenin denklik vermediği gelişmemiş ülkelerin üniversitelerine denklik vererek binlerce sahtekârı Doçent-Profesör yaptılar! Sayıları 15 bin kadardır. Bunlar ve bu sahtekârlara yardım eden herkes yargılanacaktır.
Muhafazakâr Özal zamanında;
-İsrail, Lübnan’a girdi ve Sabra ve Şatilla kamplarını yerle bir etti.
-ABD, Libya’ya saldırdı ve uzun süreli ambargo uyguladı.
-Suriye’de Sünniler Hafız Esad’a karşı, Özal ve Suudiler tarafından ayaklandırıldı, Esad 50 bin Müslümanı öldürdü. Suriye ise Özal’ın üç-beş çapulcu dediği PKK’ya açık destek vermeye başladı.
-Özal döneminde Rabıta ve El Kaide yapıları Türkiye’de güçlendirildi, korundu. Kürt Federasyonunun yolu açıldı.
-Özal döneminde seçilen 5000 Kürt genci ABD’ye götürülüp eğitildi. Devşirilen çocuklar, Barzani yönetiminin en kritik makamlarında görev aldılar!
-Tüm bu ihanetlerin kökeninde, 12 Eylül darbesi ve cunta yönetiminin tüm partileri kapatıp Özal’ın önünün siyaseten açılmasının olduğunu hiç unutmamak gerekir. 12 Eylül olmasaydı, Özal olsa-olsa ancak Milli Selamet Partisinden milletvekili olabilirdi! Tıpkı, Bahçeli, Mehmet Ağar ve Deniz Baykal olmasaydı Erdoğan’ın “Eski Belediye Başkanı” olarak kalacağı gibi…
Demirel ve Ecevit’in dolaylı yollardan tasfiye edilmesiyle 2002’de Erdoğan ve AKP yönetimi “Oval Ofiste” başladı.
-ABD, rahatça Irak’a girdi. Mekke Şerifi sahtekâr Şerif Hüseyin’in Osmanlı askerlerini öldüren İngiliz askerlerine duacı olduğu gibi, Erdoğan da Amerikan askerleri için dua etti.
-Irak üçe bölündü, hala kanıyor daha da kanayacak! Fransa’nın müdahalesi ve
El Kaide unsurlarının karadan sokulduğu Libya onlarca parçaya bölündü.
-Suriye paramparça, Mısır’la ilişkilerimiz sıfır noktasında!
-İsrail bir kere Lübnan’a, dört kere de Gazze’ye saldırdı!
-PKK Lideri ve Kandil ile görüşmeler Erdoğan döneminde başladı.
Devlet derinliği ve etkisi bölgede kayboldu. Binlerce insan boşu boşuna öldü!
-Özal döneminde başlayan “Kürdistan Devleti” yolu daha da açıldı…
Özal, öldü ve hesap vermekten kurtuldu! Bakalım Erdoğan’ın sonu ne olacak?
DOĞRU Parti iktidar sorumluluğu aldığında Devr-i Sabık yaratılacak ve mutlaka hesap sorulacaktır…
Sağlık ve başarı dileklerimle
30 Temmuz 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı