Tüm Avrupa basınını toplayan Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’in torunu, dünyaca ünlü Mikrobiyoloji Profesörü Josef, AKP’yi incelemeye aldığını açıkladı.
Bu kararı almak için yıllardır AKP’yi takip ettiğini, bu sayede Türkçe küfürleri bile öğrendiğini açıklayan Herr Josef, şunları söyledi;
Dedem, dünyanın en iyi propaganda ustası olarak bilinir. Ayrıca sağlığında dünyanın en usturuplu yalan söyleyen adamı idi benim dedem.
Ne zaman ki bu AKP denen parti ortaya çıktı, toprağı bol olsun dedemin bunların yanında çırak bile olamayacağını gördüm ve incelemeye başladım, dedi.
Prof. Josef şöyle devam etti;
Türkiye’ye gittiğimin haftasına AKP’liler beni buldu ve yardımcı olmak istediler.
Bu kişilere “Badem” denirmiş. Bademleme diye bir olayları da varmış ama ne olduğunu anlayamadım! Bir Alman basın mensubu merak edip gitti ama adamcağızı bir daha göremedim. İnzivaya çekilmiş!
Adamlar benim adımın yanlış olduğunu, doğrusunun Yusuf olduğunu bile söylediler.
Bunlar 11 yıl, CIA’nın elemanı olan ve adına önce “Hizmet” sonra “FETÖ” denen bir suç örgütü ile beraber çalışmış. Her b.ku birlikte yemişler. Türk Devletini işgal etmişler. İki tarafta çok zengin olmuş. Ama öyle böyle değil yani. Almanya’dan örnek vermek gerekirse, adamlar isterse Mercedes ve BMW’yi satın alır üstüne de Volkswagen’i kapak yapacak kadar trink para sahibiymiş:
(Trink=Peşin Para, Almanca Bargeld demek)
Paranın kaynağı nedir, diye sormak Türkiye’de yasak. Bizim Nazilerin zamanındaki gibi, herkes bunlardan korkuyor. Ama ABD Temsilciler Meclisi (gerçekte CIA ve MOSSAD) Bademlerin yurtdışındaki mallarını-paralarını tespit etmiş. Herkese bağırıp korkutan AKP, aynen süt dökmüş kedi gibi sus-pus olmuş!
Prof. Josef bir yudum su içip devam etti;
Ben bunların nasıl zengin olduklarını anlamış değilim. Dedem intihar ettiğinde açlıktan ağzı kokuyormuş! Bir kuruşluk da malı çıkmadı.
Adamlar hem çok zengin olmuşlar hem de sürekli mağdur olduklarını söylüyor, devamlı ağlaşıyorlar. Bu kadarı dedemi bile aptala çevirirdi!
AKP’lilerin en sevdikleri iş “Yardım-Bağış toplamak.”
Almanya’daki Müslümanları, kaz gibi yolmuşlar, hem de defalarca!
Alman Mahkemesi bunların hırsızlığını bulmuş ve mahkum etmiş.
Fakat bu soygunun Türkiye ayağında acayip işler olmuş. Dosya 3 yılda Almanya’ya gelememiş!
Sanıklar beraat etmiş, olayı soruşturan 3 Savcı yargılanmış! Adamlar çok usta, yani!
Prof. Josef “dünyada bir ilk” diye nitelediği bir olayı da şöyle anlattı;
Virüs salgını sebebiyle, Türkiye’deki Belediyeler bağış toplayıp ihtiyaç sahiplerine dağıtmak istediler.
Fakat AKP, Belediyelerin banka hesaplarını dondurdu! Gerekçe olarak ne dediler biliyor musunuz?
“AKP olarak ülke ekonomisini biz batırdık. Biz yardım toplayarak, vatandaşlarımızın durumunu düzelteceğiz. Vatandaşımızı üç kuruşa biz muhtaç ettik, toplayacağımız paranın bir kısmını onlara yine biz vereceğiz.
Bu konuda kararlıyız. Yardım toplamak sadece bizim işimizdir!”
Prof. Josef; Kendisini şaşkınlıkla izleyen Alman medya temsilcilerine;
İstavroz çıkararak, “İsa beni çarpsın ki, aynen böyle oldu arkadaşlar. Bunlardan korkmayan taş olur” dedi.
Prof. Josef, son olarak şunları söyledi;
Sayın Basın Mensupları;
Ben burada altın madeni bulmuş kovboy gibiyim. Sizlere çok ilginç şeyler anlatacağım.
Mesela bunların bir Diyanet İşleri Başkanı var, görseniz şaşarsınız.
Alman Cumhurbaşkanının asla binemeyeceği zırhlı “Mercedes Maybach 6” otoya biniyor. Kaftanı altın işlemeli. Adam 5 kilo altınla yürüyor.
Bağış toplama işi için o da bir fetva (Bildiri gibi bir şey) verdi. Dinimize göre bağış toplama işi sadece AKP’ye aittir, dedi.
Duyunca, gülmekten mideme kramp girdi.
Ah be dedem, inan seni burada fersah fersah geçmişler…
Sağlık ve başarı dileklerimle 04 Eylül 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı
YENİ TÜRKİYE’NİN SADETTİN KÖPEK’LERİ
“Bakan, Hazine Arazisini kendi şirketi üzerine kapatır- Diğeri kendi şirketinden
Bakanlığa malzeme aldırır-Bakanlar, Devlet Bankasını dolandırır-Yüksek Yargı mensubu mafya ile işbirliği yapar- Gey Paşa, Orgeneral yapılır-Tarikatçı Paşa korunur- Kuvvet Komutanları, Hizbullah Liderinin elini kaldırır. Ana Muhalefet AKP’nin dümen suyuna girmiş!
İşte, sözde Muhafazakar Müslümanların iktidarı!” Adları batsın!
Yalnızsın, Türk Milleti, yalnızsın! Kendine güveneceksin, birlikte bu pisliği atacağız…
Selçuklu İmparatorluğunun yıkılmasına sebep olanların başında dönemin Emiri Sadettin Köpek gelir. Sadettin Köpek benzeri bazı insanları bir türlü tam olarak tarif edemezsiniz, anlatamazsınız!
Şeytanın insan görünümüne girmiş hali deseniz, eksik kalır.
Kendi anasını (vatanını) hem de taa rahminden bıçaklıyor deseniz, ettiği kötülüklerin yanında az kalır.
Tezgahına İslam Dinini koymuş Haçlılara pazarlıyor deseniz, eksik söylemiş olursunuz.
O çağın Muaviye’si deseniz, Yezit benim kabahatim ne, der.
Kendinden başka kimseyi düşünmez, içini açıp baksanız Müslüman Mezarlığı gibidir. Kim ona yardım ettiyse hepsini gömmüştür. Sürekli yalan söyler.
İşte Emir Sadettin Köpek böyle bir iblis idi…
Çağımızda da kendi milletine ihanet eden çok sayıda Emir Sadettin Köpek benzeri çapsız idareciler gelmiştir. Böyle kişileri, kendi ağzından çıkan sözleri ile tarif etmek en doğrusudur. Kimse kendi sözlerini inkâr edemez.
Çok şükür ki, bu çağda bunların tüm dediklerinin sesli ve görüntülü kayıtları mevcut;
Bunlardan birinin sözlerini tekrar hatırlayalım mı?
– “Bu gördüğünüz yüzük var ya, işte tüm servetim budur. Bir gün duyarsanız ki çok zengin olmuşum, bilin ki hırsızlık yapmışım demektir” der!
Fakat cümle alem bilir ki; her biri milyonlarca dolar olan GEMİ FİLOLARINA sahiptir.
Urla’da 4 adet villası olduğunu kendisi, Şehrizar Konaklarında 8 adet villası olduğunu damadı, Çatalca’da 50 dekar içinde 10 villası olduğunu eniştesi söylemiştir.
Evinin zulasındaki parayı 24 saatte akrabalarına sıfırlatmasına rağmen geriye, taşıyamadıkları ufak bir 30 Milyon Avro daha kalır!
-Toplumu bölmek ve kendi tabanını bir arada tutmak için, Allah’tan korkmadan kuldan utanmadan yalan söyler. “Başörtülü bacıma saldırdılar. Belden üstü çıplak 70 kişi onu tartakladılar, kundaktaki çocuğuna saldırdılar, üzerine işediler. Görüntüleri elimde. Cuma günü açıklayacağım” der, söylediklerinin yalan olduğu kamera kayıtları ile ortaya çıkınca, utanmadan sırıtmaya devam eder…
-Bilerek ve planlayarak Fethullah Gülen Cemaatini devletin en hassas birimlerine sokar. Yüksek Yargıyı Fethullah Hocanın örgütüne teslim edebilmek için Anayasa değişikliği bile yapar.
Binlerce yıllık “Devlet Sırlarının” yabancı istihbarat örgütlerinin ve PKK’nın eline geçmesine sebep olur. “Ben bu davanın Savcısıyım” der. Şimdi kaçak olan Savcının altına zırhlı oto çeker!
İşler istediği gibi gitmeyince “aldatıldım, kandırıldım, ne istediler de vermedim, bizim menzilimiz FETÖ ile aynıdır” der…
-Ülkede ne kadar devlet düşmanı ve beyinsiz varsa hepsini “Akil İnsanlar Heyetine” alır ve bunları şehir-şehir dolaştırtıp örgüt propagandası yaptırır.
54 bin insanımızın yaşamını ve çocuklarımıza eğitim-sağlık- iş olarak dönmesi gereken 400 milyar dolar parayı çalan PKK önderi Öcalan’ın mektubunu, Diyarbakır meydanında ağlayarak okutur.
Planı tutmayınca “Biz her türlü milliyetçiliği, Türk Milliyetçiliğini de ayaklar altına aldık” dediği, Türk Milliyetçiliğine sığınır…
Ömrü boyunca sadece karkas et alıp sucuk yapmaktan ve püskevit bayiliği yapmaktan başka iş bilmez. Devlete hiç vergi vermemiştir!
Değerli Okurlar;
Türk Milleti olarak bir ve beraber yaşamamızın en önemli şartı şudur;
Hukukun üstünlüğü temelinde belirlenen hak ve sorumlulukları tüm kişiler, kurum ve kuruluşlar barış, uzlaşı ve saygı içinde uygularlar ise bütünlüğümüz garanti altına alınır.
Böyle bir düzenin ilkeleri ancak iyi ahlakın değerleriyle belirlenir. Siyaset ancak böyle bir zeminde yapılırsa, kabul edilebilir olacaktır.
Aksi, iktidar olanaklarına sığınarak her türlü hile yapılırsa, kaynağı şaibeli kara paralar Türk Milletinin iradesini çarpıtmak için kullanılırsa sonuç kimseye yaramaz. Kaos çıkar. Ne bu iğrenç oyunlara tevessül edenler ne de bunların patronları bu kumpastan kazanç sağlayamazlar.
Böylesi bir tabloda vatandaşlar, kişisel olarak tepki koymazsa, sandığa gidip oy kullanmazsa, sandığa ve oylarına sahip çıkmazsa, ihanete direnmezse onlar da sorumlu olacaktır.
İnsanoğlu, bu dünyadaki denetim mekanizmalarından belki kaçabilir ama hepimizin eninde sonunda gideceğimiz yer İlahi Adalet Divanıdır.
Oradan kaçış yok…
Sağlık ve başarı dileklerimle 05 Eylül 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı