Gençliklerinde ya Suudi Arapların yanında çalışmış, ya da Suudi Araplardan aldıkları paralarla Laik Cumhuriyet’i ve Atatürk Türkiye’si Demokratik Devletini yıkmak için çalışmış kişileri asla düzeltemezsiniz.
Tek çare bunları devlet yönetiminden uzak tutmaktır!
Tutmazsanız ne mi olur? Beraberce hatırlayalım;
Abdullah Bin Suud, Vehabilik mezhebinin temelini atan Abdulvahap’ın torunudur. Ona göre düşünceleri yaymanın tek yolu, onlar gibi düşünmeyeni kılıçtan geçirmektir.
1801 yılında, Arap Yarımadasından Irak’a geçip Kerbela’ya saldırır. Çoluk çocuk demeden üç günde 5 binden fazla insanı keserek öldürür.
Hz. Muhammedin torunu Hz. Hüseyin’in ”Sandukasını” yakar.
Ertesi yıl Taif’te katliam yapar ve Mekke, Medine’ye girer. Din büyüklerinin mezarlarını dümdüz eder, her iki şehirde yaşayan binlerce insanın kafasını keser.
Padişah 2. Mahmut, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşaya bir ferman gönderir ve “Şu zibidiyi paket yapıp adamlarıyla İstanbul’a gönderin” der.
Abdullah Bin Suud ve adamları gemi ile İstanbul’a getirilir, yargılanırlar ve Padişah’ın huzurunda kafası kesilir.
Abdullah Bin Suud, 2007 yılında Türkiye’ye gelen Abdülaziz Bin Suud’un büyük dedesidir. Torun, dedesinin yolunda daha da şiddetle ilerlemektedir.
Abdulaziz Bin Suud’un, 2007 yılında, CB Abdullah Gül’ün (Gül, Suudi Kralının bankasında yıllarca çalışmıştı) daveti üzerine Türkiye’ye geldi. Anıtkabir’e ziyareti ve Çankaya Köşküne çıkmayı reddederek otele yerleşti.
Tüm protokol kurallarını alt-üst eden Abdullah Gül, Suudi Kralını uçağının merdivenlerinde karşıladı!
Sonra CB A. Gül ve Başbakan R.T Erdoğan, koşa koşa kralın oteline gittiler. Bağlılığa bakar mısınız?
Türk Milletinin kendilerine emanet ettiği, Türk Devletinin Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamlarını, T.C Devletinin Kurucu Önderi Atatürk’ten nefret eden Suudi Kralın ayaklarının dibine attılar.
Bir yönetici, üstelik Türk Milletinin seçtiği biri, binlerce yıllık Türk Devletini yöneten biri, Atatürk’e saygı duymayan bir zibidiye değer veriyorsa, orada büyük bir sorun var demektir.
Kendi “Kurtuluş Savaşını” vermekten aciz, İngilizlerin sadakasıyla 1932 yılında sözde devlet olmuş, emperyalist devletlerin oyuncağı olmayı kabullenmiş çakma bir devlete, protokol kurallarından saparak değer vermek, Türk Devletine ve Türk Milletine hakaret etmektir.
Aziz Türk Milleti;
Devlet yönetiminde “Para” her şey değildir. Devletlerin zenginlikleri “Adalet” ile ölçülür.
Atatürk olmasaydı, Kabe’yi dümdüz edecek olan bu haydut devlet, zor kullanarak kendi yönetimini sürdürüyor, tabii ki ABD-İngiltere korumasında!
Türkiye’yi yöneten siyasetçi ve bürokratlara bazı rakamlar verelim;
BJK 1903’te, GS 1905’te, FB ise 1907’de kuruldular. İki güzide kulübümüzü 1932 yılında İngiliz sopası ile kurulmuş Suudi Arabistan’a götürüp, orada Atatürk’e hakaret edilmesini sağlayan, Siyasi irade suçludur ve hesap verecektir.
Bugün, çapsız, beceriksiz, Türk Milletiyle hiçbir gönül bağı bulunmayan, siyasi ahlaktan habersiz yöneticiler sayesinde, sokakta hilafet, mecliste Kürdistan’a özerklik çağrıları yapılmaktadır.
12 şehidimizi toprağa verdiğimiz günlerde, ABD’nin emrine uyup, İsveç’in NATO üyeliğine, hiçbir stratejik yarar sağlamadan onay veren birileri tarafından yönetiliyoruz!
Allah sonumuzu hayreylesin…
Sağlık ve başarı dileklerimle
02.01.2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Eş Genel Başkanı