Değerli dostlarım,
Hikayeye geçmeden önce nereden nereye geldiğimizi mukayese edebilmeniz için aşina olduğunuz bazı bilgileri tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum.
Malumunuz olduğu üzere; Yunanistan 2004 yılından itibaren Ege ve Akdeniz’deki adalarımızı işgâl, 2009’dan itibaren de ilhak etmeye başladı.
İlk işgâl edilenler Aydın ve İzmir sınırları içinde kalan Koyun, Eşek ve Bulamaç adalarıydı. 2102 yılına gelindiğinde Yunan işgâli altındaki adalarımızın sayısı 16’ya, 2022’de ise 2’si kayalıklar olmak üzere 22’ye ulaştı.
Lozan’a göre, gayrı askeri statüde olması gereken bu adaları eş zamanlı olarak silahlandırılarak 14 askeri üs kuruldu ve tamamı top, havan, uçaksavar ve tanksavar silahlarıyla donatıldı..
İşgâl devam ederken, hava sahamız ve karasularımız defalarca ihlal edildi. Bu ihlallerin, Yunanistan’ın bir tankla sınırı geçip Edirne caddelerinde tur atıp geri dönmesinden hiçbir farkının olmadığına dikkat çekmek isterim..
Tüm bunlar AKP iktidarı döneminde hayata geçti, hükümet olarak nedense diplomatik ve fiili en küçük bir karşılık verilmedi. Bu yüzden ne milli onurumuz kaldı, ne uluslararası itibarımız, ne de güçlü bir devlet imajımız..
Devlet denilen şey muktedir bir güçtür ya da bir hiçtir, böyle devlet olunmaz..
Nasıl olunur okuyalım ve öğrenelim.!
İşte o hikaye..
Tarih: 14 Temmuz 1934
Yer: Kanapiçe Koyu
İngiltere’nin Akdeniz filosu, Ege’de dolaşırken dört İngiliz askeri tekneyle Kuşadası’nın Dipburun yöresindeki Kanapiçe Koyuna yaklaşırlar..
Deniz sınırlarımızı savaş sonrası artık askerlerimizden oluşan Gümrük Muhafaza Alayları korumaktadır.
İngiliz Denizciler karaya çıkarken Dipburun Karakol eri Balıkesirli ER MUSA, “Dur! Teslim ol!” diye uyarır ama İngiliz askerleri bu uyarıyı dinlemeyip kaçarlarken Musa tüfeğinin tetiğini arka arkaya çeker. İngiliz subaylarından birisi hayatını kaybeder. Diğeri de yaralanır.
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun Ankara’yı bilgilendirir.
Ankara’dan talimat gelmesi beklenirken, bir İngiliz savaş gemisi Kuşadası Limanı’na demirler. İki İngiliz subayı karaya çıkıp, Kaymakamın makamına gider. Kaymakamdan askerlerin hesabını sormaya çalışır.
Burnu büyük İngilizler öfkelidir. ESKİ Osmanlı Türkiyesinde daha evvel istedikleri gibi bu sularda gezen İngilizler, daha yeni kurulmuş bir devletin askerinin “asil ve güneşin batmadığı imparatorluğun askerini” nasıl öldürdüğünü anlamış değildir. Ve onlara göre bu olacak şey değildir. İstedikleri gibi bu topraklarda at koşturup istedikleri topraklara ayak basmaya alışmışlardır 1838’den beri…
Donanmamız bu sulara gider taziyelerini bildirir Kaymakam da “Türk sularına izinsiz girilmesi nedeniyle görevin yapıldığını” bildirir. İngiliz asker için gerekli tören yapılır ama ESKİ Osmanlı Türkiyesinde konsolosluk bahçesine bir çocuğun erik düşürmek için attığı taşı bile sorun eden ve devletten tazminat ile çocuğun okulunda özrünü bile elde edebilen İNGİLİZLER kızgındır ve ısrarcıdır. “Er Musa kesinlikle cezalandırılmalıdır ve TAZMİNAT verilmelidir… ”
Diplomatik baskı kurulur hatta daha büyük bir donanmayla Kuşadası kıyılarına gelmeye karar verilir..
Alışmışlardır ESKİ OSMANLI TÜRKİYESİNE.! Ama artık YENİ TÜRKİYE vardır hem de sözde değil uygulamada…
Atatürk bu olayı öğrenir öğrenmez tam da İsveçlilerin dediği gibi “ Atatürk gibi düşünüp Atatürk gibi kararını hızla verir” Cevat Abbas’a Ankara’ya iletilmek üzere “Türk askeri, kendisine düşen vazifeyi yapmıştır” der ve Bolu’dan ayrılır.
Verdiği emir şu dur: “Görevini yaptığı anlaşılan Türk eri Balıkesirli Musa, yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Musa için İngiltere ile savaş göze alınır. “Şimdi Ankara’ya hareket ediyorum. Ege’de kısmi seferberlik emri veriyorum.”
Hükümet, Kaymakam Dilaver Ergun’a bir takdirname ve para ödülü gönderir. Bu arada. Ege bölgesindeki birlikler kısmi seferberlik durumuna geçirilir. İzmir Müstahkem Mevki Komutanlığı birlikleri, Balıkesir’den 2. Kolordu ile Afyon’daki 1. Kolordu bölgeye doğru yola çıkar!
Yani ER MUSASI için Yeni Türkiye Cumhuriyeti kararını vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar, “Er Musa için” dünyanın ‘kabadayısı’ İngiltere ile gerekirse savaşacaktır!
İşte güçlü ve onurlu devlet böyle olunur..
Bunun için ise sözde değil ATATÜRK gibi gerçek bir DÜNYA LİDERİ gerekir..
Kıssadan hisse..
Dr. Vecdet Öz