Pekala nedir bu sendrom?
Psikoloji ve Sosyoloji biliminin önemli araştırma konularından biridir. Bu sendromun mahiyetini, üzerinde çalışma yapanların sıklıkla vermiş olduğu basit bir örnekle açıklamak mümkündür..
“Sirklere yeni gelen küçük fili çok sağlam zincirlerle bir ağaca bağlarlar. Fil her kaçmaya yeltendiğinde başarısız olur. Fil kaçamayacağını anladığında artık denemeyi bırakır. Yıllar geçer, küçük fil büyür ve çok güçlüdür. Öyle güçlüdür ki artık zinciri koparabilecek ve kazığı sökebilecek gücü vardır. Ancak özgür olamayacağına inandığı ve buna şartlandığı için kaçabileceği halde kaçmayı denemez. Çünkü fil artık Kazanılmış Başarısızlık ya da diğer adıyla Öğrenilmiş Çaresizlik Sendromuna yakalanmıştır..”
AKP, bir proje olarak iktidara geldiği ilk günden itibaren dolaylı ve planlı bir şekilde sosyolojik olarak benzer bir seri uygulamayı devreye sokmuştur. Bu uygulamayla birlikte zaman içerisinde toplumsal yapıda bir kabullenilmişlik psikolojisi oluşmuş ve devamında ise tepki vermenin artık işe yaramayacağı içgüdüsü kalıcı hale gelmiştir..
Maalesef ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır” sözü yıllar sonra karşılık bulmuştur..
Halbuki umutsuzluk ve çaresizlik içgüdüsü en azılı düşmandan daha tehlikelidir..
Geleceği görebilen ve tıpkı Gençliğe Hitabesi’nde olduğu gibi zaman zaman korkularını kaleme alma lüzumu hisseden rahmetli Atatürk, bu sözüyle aslında bunu işar etmek istemiştir..
Toplum olarak yaratılan bu kasıtlı sosyo-psikolojik durumun farkında olmalıyız ve bu içgüdüyü biran evvel defederek hayali zincirlerden kurtulmalıyız..
Çünkü bizler azim ve kararlı bir ecdadın ahfadıyız..
Bize yakışanı yapmalıyız ve her zaman bir umut ve çarenin olduğunu bilmeliyiz..
Zira 1919 günü yola çıkan hareket ve neticesindeki kurtuluş bu inancın mucizevi bir eseridir..
OYUNA GELMEYECEĞİZ..
Ülkemizde yaşayan Müslüman çoğunluğu temsil etmeyen, bilakis eylemleriyle irrite eden dış güdümlü cemaat ve tarikat bağlantılı bir avuç provakatif güruh, siyasi uzantılarını da yanına alarak yeni yılın ilk gününden itibaren toplumu germek ve ülkenin derinleşen ekonomik krizinin üzerini örtecek yeni bir gündem yaratmak üzere hilafet söylemiyle meydanlara dökülmüştür.
Gazze bahanesiyle yapılan bu eylemin diğer bir amacı da, gelecekte arzu ettikleri nihai eylemin provasını yapmak ve bu vesileyle topluma göz dağı vermekti..
Bu tür oyunlara gelmeyeceğiz, her an uyanık olacağız, provakasyonlar karşısında şiddete asla baş vurmayacağız ve demokratik yolları sonuna kadar zorlayacağız..
Bizlerin meydanlara ineceği ve her seferinde bir medeniyet şöleni içinde gücünü göstereceği günler milli bayramlardır ve bunu son olarak 29 Ekim günü cümle aleme gösterdik.
Şimdi sıra bu gücü aynı coşku ve gayretle bölünmeden sandıkta göstermeye geldi.!
Hepinizin malumu olduğu üzere 31 Mart 2024 Pazar günü mahalli seçimler yapılacaktır..
Sandıklara çok güçlü ve 29 Ekim’de olduğu gibi yine tek parça halinde gitmemiz bir milli zarurettir. Bunun için uzun bir süredir tüm muhalefet partilerini tek bir ittifak çatısı altında toplayacak önemli bir çalışma yürütmekteyiz.
Yapılan bu çalışma, yılın ilk günü zuhur eden ve gerçek yüzünü her seferinde daha aleni bir şekilde gösteren zihniyet ve ülkenin içinde bulunduğu vahim durum karşısında artık siyasi bir Müdafaa-i Hukuk hareketine dönüşmek zorundadır..
Bir güç zehirlenmesi içinde her yaptığını mübah gören, haddini aşmakta beis görmeyen pervasız tek adam rejimine dur diyecek olan bu ittifak çalışmasına destek vermek ve dahil olmak herkesin milli görevdir..
Adalet Partisi, Doğru Parti ve Milli Yol Partisi’nin öncülük ettiği bu çalışma destekleriniz sayesinde kısa sürede neticeye ulaşacaktır.
Sizlerden ricam çevrenizi bu yönde harekete geçirmeniz ve amacını temsil etmesi açısından kurulacak ittifaka demokratik olarak çoğunluğun mutabık kalacağı bir isim önermenizdir..
“Türkiye Cumhuriyeti; Laik, Sosyal, Demokratik bir Hukuk Devleti olarak ilelebet payidar kalacaktır..”
Dr. Vecdet Öz